21 Şubat 2015 Cumartesi

Evlilik ve Boşanma Üzerine

Hiç kimse 'boşanma' ihtimalini düşünerek evlilik yapmaz. Ancak günümüz koşullarında evliliklerin anne-babalarımızın evlilikleri gibi 30-40 yıl sürmediği aşikar. İki başarısız evlilik tecrübesi yaşamış biri olarak nerede hata yapıldığını düşünüyorum... 
Boşanma ile noktalanmasa da aynı evi paylaşan iki yabancı insan gibi yaşayan bir sürü de tanıdığım var. Neden boşanmadıklarını sorduğumda 'çocuklar için' cevabını alıyorum çoğu zaman. Hangisi daha doğru? Anlaşamadığın, evliliğin aynı çatı altında nefes alıp vermekten öte, hayatı paylaşmak olduğunun bilincinde olmadan kaderine razı gelip evliliği devam ettirmek mi ? Yoksa heyecansız, paylaşımsız, rutine oturtulan her günü yek diğerinin aynı olan konuşacak dahi konusu olmayan bu beraberliğe son vermek mi? 

Evliliğin sürekli  'iletişim' gerektiren bir yapı olduğu inancındayım. İlk evliliğimi 19 yaşında yaptım.  Geriye dönüp baktığımda evliliğimin ilk 4 ayını evlilikten sayabiliyorum. Sonrası sürekli kavga-gürültü. Restleşme, sertleşme, uzaklaşmadan ibaret. 3 yıl dayanmaya çalıştığım bir imtihandı. Kavgalarımızın sebebi ise belki gülünç ama ailelerimizdi. Annesi ile hanımı arasında kalan kocaların işi zor. Onlara tavsiyem 'adil' olmalarıdır. Ne annesinin haklarını hanımına, ne de hanımının haklarını annesine çiğnetmemeleridir. Bu dengeyi yakalayabilirlerse evlilikleri yolunda gidecektir. 

Annelerin oğullarına düşkün olmaları, onları gelinlerinden kıskanmaları da ayrı bir gerçek. Nedense gelinlerini kızları gibi değilde, rakipleri olarak görmektedirler. Geçmişte de gelin-kaynana tartışmaları oluyormuş. Öyle ki türkülerimize bile girmiş bu tartışmalar. 'Kaynana kaynana ne diyeyim sana, kaynana değil de dört bacaklı dana. Kaynanayı ne yapmalı ? Kaynar kazana atmalı, yandım gelin dedikçe, altına odun basmalı.'
Türkü de olsa söylemleri onaylamıyorum. Hoş değil, her zaman saygılı olmalı. Her şeyden önce 'büyük' oldukları için saygıyı hak ediyor annelerimiz (kayınvalidelerimiz).

Şu hayatta 'kadın' olmanın getirdiği zorluklardan dolayı hamileliklerimde hep dua etmiştim.
Kız çocuk sahibi olmaktan korkuyordum. Annesinin babasının bin bir naz niyazla büyüttükleri biricik kızlarına başkaları onlar gibi davranmıyordu. Allah dualarımı kabul etti ve bana kız çocuğu vermedi. 3 erkek evlat sahibi oldum. İlk yazımda yazdığım gibi, toplumu oluşturanlar bireylerse, bireylerde ailelerin fertleri ise, o fertlere ilk şeklini veren annelerdir. Ünlü fizikçi Albert Einstein bu dünyada insan dahil her şeyin bir enerjisi olduğunu, enerji olarak neysek ona dönüşeceğimizi söylemiş. Ben iyi bir enerji olup, iyiliğe dönüşmek istiyorum. İyi bir anne, iyi bir yönetici, iyi bir komşu, iyi bir kayınvalide, iyi bir kız kardeş, iyi bir dost... 

Her ne olmak istiyorsanız en iyisi olmanız dileğiyle...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder